website stats
Çanakkale şehitliğini internetten gez
Google
                                                
     ANA SAYFA
     İLETİŞİM
     * KIBRIS DOSYASI
     PKK DOSYASI
     => PKK Konferansları ve Alınan Kararlar
     => PKKnın Gelir Kaynakları
     => PKK Terör Örgütünün Diğer Ülkelerle İlişkileri
     => PKK Terör Örgütünün İran’la İlişkileri
     => PKK Terör Örgütünün Eylemlerinden Örnekler
     => Bebek Katilinin Savunması
     => Öcalan Hakkında Hüküm
     => Örgütün İdeolojisi
     => PKK'nın kullandığı bayraklar
     => Kısaca Pkk.
     ERMENİ MEZALİMİ
     SİYASET DÜNYASI
     FİLİSTİN - İSRAİL GERÇEĞİ
     ERMENİ SOYKIRIMI
     BİLGİLENDİRİRCİ VİDEOLAR
     ZİYARETÇİ DEFTERİ
     IRAK'IN İŞGALİ 2003
     TEPKİLER DERYASI
     FOTOĞRAFLI KATLİAM DOSYASI
     E-Devlet
     ÇANAKKALE
     Ankete Katıl
     Saklı sayfalar





- Örgütün İdeolojisi


 ÖRGÜTÜN İDEOLOJİSİ


PKK'nın ideolojik yapısı Marksizm, Leninizm[16], Maoculuk[17], Kürt milliyetçiliği[kaynak belirtilmeli] ve Apoculuk'tur[18].

Tarihi

Faaliyet alanı büyük ölçüde Türkiye toprakları olmakla birlikte, Batı Avrupa'da, Irak ve İran topraklarında da etkinlik göstermektedir.

Kurulmadan Önce

1960'larda başlayan bireysel hareketlerin ülke içinde gelişiminin olası sebepleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgedeki ekonomik ve sosyal yapılar yüzünden ülke genelindeki değişimi aktaramaması bahanesi, üzerinden yarım yüzyıl geçmesine rağmen Osmanlı döneminde yaşanan sosyal ve ekonomik sorunlarının bölgede tekrarlanması varsayımı ve Soğuk savaş yapısı altında Rus ve Suriye gizli servislerinin Güneydoğu Anadolu'daki oluşumlara bilgi, kaynak ve yönlendirme faaliyetleridir.

Doğu Mitingleri

Türkiye İşçi Partisi 16 Eylül 1967'de Diyarbakır, 24 Eylül'de Silvan, 1 Ekim'de Siverek, 8 Ekim'de Batman, 15 Ekim'de Tunceli, 22 Ekim'de "Doğu Mitingleri" düzenlemiştir. 23 Mayıs 1971'de Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) kurulmuştur.

11 Mart 1970'de Irak hükûmeti ile Kürdistan Demokratik Partisi Kürdistan'ın özerkliğini öngören anlaşmaya imzalamış ve Türkiye'deki Kürt bilincini de uyandırmıştır.

Apocular Dönemi (1974-1978)

PKK'nın organizasyon olarak geçmişi 1973'de "Ankara Democratic Patriotic Association of Higher Education" [kaynak belirtilmeli]olarak başlamaktadır. Grup, bu dönemde büyük ölçüde öğrencilerden oluşmakta ve başında Abdullah Öcalan bulunmaktadır. Ankara'da kurulan organizasyon kısa bir süre içinde Güneydoğu Anadolu'ya taşınmış ve bölgedeki genç Kürtler arasında propaganda faaliyetlerinde bulunmuştur.

27 Ekim 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesi Fis köyünde "Kuruluş Bildirgesi"ni düzenler ve adını Kürdistan İşçi Partisi olarak değiştirir. PKK, Bu bildirgeyle hareket alanını genişlettiğini de ilan eder ve yeni bir safha olan şehir eylemleri metotlarını uygulamaya başlar. Marksist, Leninist temelli etnik bölücü bir organizasyon olması sebebiyle sağ organizasyonlarla da çatışmaya girmiştir. Bu dönemde Başkan:Abdullah Öcalan, Başkan yardımıcısı:Cemil Bayık, Yürütme kurulu başkanı:Şahin Dönmez, Asker sorumlusu:Mehmet Karasungur, İstihbarat sorumlusu:Mazlum Doğan, Yürütme kurulu üyesi:Mehmet Hayri Durmuş, Yürütme kurulu üyesi:Kesire Yıldırım (Öcalan'ın eşi) idi.

27 Ekim 1978 tarihli kuruluş bildirgesine kadar olan dönem Apocular olarak adlandırılmaktadır. Apocular ismi özellikle Dikmen toplantısından sonra yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Öcalan'ın politik fikirlerinin geliştiği ve ülke içinde 1970'lerin ortasına kadar gelişen yapılarla bağlantılarının kurmuş, tanıtmıştır. Bu dönemin sonlarında fikirlerini harekete koymak için Güneydoğu Anadolu'da var olan feodal yapıda yer bulması ve bu yapıyı kendi amaçları ve kendi amaçlarınında bölgenin yapısı altında şekillenmesi.

Apocuların çekirdek grubu 16 kişiden oluşmaktadır. Yıllar içinde bu on altı kişiden sadece Öcalan grupta kalmış, bazıları kendi kuruluşunda rol oynadıkları sistem tarafından öldürülmüştür.

Şehir Savaşı (1978-1980)

PKK ilk saldırılarını İşçi Partisi'nin Güneydoğu'daki 5 il başkanına yapmıştır.Her ne kadar medya tarafından saklansa da pkkya ilk Şehitleri İşçi Partisi vermiştir.[19]

Kuruluş bildirgesiyle bölgede varlığını geliştirme ve sosyal yapıya bürünme devresi. Devletin terörizm saydığı 43.000 olayın yaşandığı gerçeği altında, PKK Şehir Savaşı döneminde aktif bir yapıdadır. 12 Eylül 1980 büyük oranda Şehir Savaşı dönemini sona erdirse de organizasyonun eylem kabiliyetini ortadan kaldırmamıştır.

PKK'nın çatışmaları sadece karşıt görüşlerin çatışması olmakla kalmayıp 30 Temmuz 1979'da Urfa Milletvekili Mehmet Celal Bucak'a düzenlenen suikastla PKK'yı devletle işbirliği içinde olmakla Kürtleri sömürmekle suçladığı aşiretlere de yönlendirmiştir.

1980 ihtilali öncesi diğer komünist gruplar gibi yapılanmış ve propagandasını silahlı eylemlerle duyurmuştur. 1980 ihtilali ülke içinde yaşamın sekteye vurulmasını amaçlayan faaliyetlere karşı bu faaliyetleri yürüten bireylerin etkisiz kılınması amacı ile yürütülmüştür. İhtilal öncesi duyum alan Apo ülkeyi terk etmiş ama onunla ülke dışına çıkmayan PKK militanları ihtilal grubunca yakalanıp hapsedilmişlerdir. Bu grup daha sonra cezaevi direniş hareketinin çekirdeğini oluşturacaktır.

1980-1984

1979'da Öcalan'ın Suriye'ye geçmesi ve Dev-Genç'in temellerini attığı eğitim kamplarını kurması etken olması yatmaktadır. İhtilal'in ülke içindeki eylem alanını kapatması, sol görüşlü organizasyonların, Öcalan'ın Lübnan çağrısına cevap vermesine sebep olmuş. 1982-84 yılları Öcalan'ın organizasyonun yeniden şekillendirmesine yardımcı olmuştur.

Abdullah Öcalan ihtilal döneminde Suriye'nin gözetiminde Bekaa Vadisi'ne yerleşmiş ve buradan organizasyonun yeniden yapılandırılmasını planlamıştır. Bu dönemin Abdullah Öcalan için çok önemli olduğunu daha sonra yazdığı anılarında açıklamaktadır.

1984-1993

1984 senesiyle PKK yeni bir yapıya bürünmüştür. Kendisine Mao'nun Halk devrimi yöntemini seçmiş ve Suriye'nin desteklemesiyle Güneydoğu Anadolu'da terör metotlarını uygulamaya başlamıştır.

'Uzun süreli halk savaşı' ilan etti. 'Uzun süreli halk savaşı' 1.'stratejik savunma', 2:'stratejik dengeleme' ve 3:'stratejik saldırı' başta olmak üzere üç aşamadan ibaretti. Bunun ilk aşamasının yöntemini 'Silahlı Propaganda' olarak nitelendirerek Kürdistan Kurtuluş Güçleri (HRK: Hêzên Rizgarîya Kurdistan) kuruldu ve üç birlik oluşturdu: 'Agit' kod adılı Mahsun Korkmaz komutasındaki '14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliği' Eruh-Şırnak-Pervari bölgesine, Abdullah Ekinci komutasındaki '21 Mart Silahlı Propaganda Birliği' Hakkâri-Çukurca-Şemdinli ve Ali Ömürcan komutasındaki '18 Mayıs Silahlı Propaganda Birliği' ise Van-Çatak bölgelerine saldıracaktı. Ancak Ali Ömürcan'ın birliği hücuma geçemedi. 15 Ağustos 1984 akşam 21:30'da Eruh ve Şemdinli'de PKK ilk büyük ölçekli silahlı eylemini gerçekleştirdi.

25 Ekim 1986'de Lübnan'da yapılan 3.kongresinde HRK lağvedilerek yerine Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu (ARGK: Artêşa Rizgarîya Gelê Kurdistan) kuruldu. 1991-1992 yılında örgütün artan eylemleri 1993'te doruk noktasına ulaştı. 24 Mayıs 1993'te Bingöl-Elazığ karayolunu kesen PKK militanları, eğitimlerini tamamlayarak görev yerlerine sevk edilen silahsız 33 eri otobüslerden indirerek kurşuna dizdi. PKK'lılar, 13 er, bir polis ve 8 vatandaşı da kaçırdılar. Olayın ardından düzenlenen operasyonda, 10 PKK'lı öldürüldü ve kaçırılanlar kurtarıldı[20][21].

5 Temmuz 1993 tarihinde 100'e yakın PKK mensubu, Kemaliye'nin Başbağlar Köyü'nde sivilleri kurşuna dizip evleri ateşe verdi. 31 kişi öldü, 3 kişi yaralandı.[22][23][24][25] Katliamı PKK üstlendi ve Abdullah Öcalan Davası'nda PKK'nin eylemlerine örnek olarak gösterildi.[26]

Lice baskını (1993)

Bu dönem örgütün hayatta ve ülkeler arası yapıda kalabilmek için ideolojisini büyük ölçüde yeniden gözden geçirdiği dönemdir. Komünizm (Marksist-Leninist) yerine sosyalizm benimsenmekte ve kadın erkek eşitliğini savunduğunu göstermek üzerede kadınlarda erkek davranışlarını öne çıkarmaya ve cinsel öğeleri göz ardı etme politikası uygulanmaktadır. Parti içinde dine karşı tolerans gösterilmesi bu yapının uzantısıdır.[kaynak belirtilmeli]

Bu değişimlerle PKK, Kürt devleti söyleminden vazgeçmiş ve Türkiye Cumhuriyeti devleti altında otonom bir yapı amaçladığını söylemeye başlamıştır.[kaynak belirtilmeli]

Bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti'nin savunma harcamalarına ayırdığı miktar bütün harcamalarının %10'una kadar yükselmiştir[kaynak belirtilmeli]. Bu dönemdeki askeri faaliyet yoğunluğunu devam ettirebilmek ordu bütçesi için 8 milyar ABD doları yıllık harcama seviyesine ulaşılmıştır.[kaynak belirtilmeli]

1996-1999

İntihar eylemi (1996)

Mayıs 1997 harekatının Türkiye'ye faturası ise 300 milyon dolar olmuştur.

Şemdin Sakık'ın teslimi

13 Nisan 1998'de PKK'nın eski ikinci adamı olup örgütten iltica ederek Mesut Barzani'nin yanına sığınmış Şemdin Sakık (Kod adı: Parmaksız Zeki) ve kardeşi Arif Sakık, Özel Harekât birimleri tarafından ele geçirilerek Türkiye'ye getirilmişlerdir.

Öcalan'ın Suriye'den çıkışı

29 Ağustos 1998'de Abdullah Öcalan MED TV'de yayınlanan basın toplantısına telefon bağlantısıyla katılarak tek taraflı ateşkes ilan etmiştir.[27] Buna Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı Mesut Yılmaz şöyle yanıtlamıştır:

"Eğer Türk devleti ile savaşmakta çaresizliğini anlayıp da teslim olmak için bir adım atıyorsa ben bunu olumlu görürüm. Devamının gelmesini bekleriz. Ama eğer kendine Avrupa'da siyasi platformda yer kazanmak için bir oyun peşindeyse boşunadır. Hiçbir zaman muhatap alamayız."

16 Eylül'de Türkiye Cumhuriyetinin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde Suriye'ye hitaben şöyle konuşmuştur:

"Bazı komşularımız bizim iyi niyetimizi, gösterdiğimiz yakınlığı yanlış değerlendirmişlerdir. Uzun zamandan beri Apo denilen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp, onu destekleyerek Türkiye'yi terör belasına bulaştırmışlardır. Şunu açıkça söylemek istiyorum: Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir. Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar."

1 Ekim'de TBMM'nin açış konuşmasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel:

"Tüm uyarılarımıza ve barışçı açılımlarımıza rağmen hasmane tutumdan vazgeçmeyen Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha tüm dünyaya ilan ediyorum."

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, 6 Ekim'de Türkiye'yi ziyaret ederek arabuluculuk girişiminde bulunmuş ve Türkiye bunu kabul etmiştir.

9 Ekim'de Abdullah Öcalan PKK Yunanistan temsilcisi Ayfer Kaya (kod adı: Rozerin) ve bazı arkadaşları ile birlikte Suriye'yi terk etmiştir. (Bu olay PKK'nin literatürüne "9 Ekim Komplosu" olarak geçmiştir.)

Mısır Dışişleri Bakan Amr Musa 12 Ekim'de Ankara'ya gelerek Süleyman Demirel'e Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ın mesajını iletmiştir. 19 Ekim'de Adana'da yapılan Türkiye-Suriye görüşmesinin sonucu "Öcalan şu andan itibaren Suriye'de değildir ve kesinlikle Suriye'ye girmesine izin verilmeyecektir" hükmünü de içeren mutabakat metni imzalanmış ve 20 Ekim'de açıklanmıştır.

Nairobi operasyonu

Lazarus Mavros adına düzenlenmiş Kıbrıs Cumhuriyeti sahte pasaportunu taşıyan Abdullah Öcalan, 2 Şubat saat 11.33'te Melsa Deniz ve Yunanistan istihbarat mensubu Savvas Kalderides ile birlikte Kenya'nın başkenti Nairobi'ye gelmiş ve Yunanistan Büyükelçiliğine ait binaya yerleşmiştir.

CIA'den haber alan Özel Kuvvetler Komutanlığı, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile birlikte bir operasyonu hazırlamıştır. Cavit Çağlar'a ait TC-CAG kuyruk muaralı Falcon 900 B ile operasyon timini Kenya'ya göndermiştir.

Kenya hükûmeti 15 Şubat'ta Öcalan'ın sınır dışı edilmesini talep etmiş ve Öcalan da Hollanda'ya gitmek koşuluyla binayı terketmeyi kabul etmiştir. Ancak Öcalan'ı havalimanına götüren araç aniden konvoydan ayrılarak kaybolmuştur. Öcalan 16 Şubat saat 3.00'te Türkiye'ye getirilmiş ve Başbakanı Bülent Ecevit açıklamada şöyle konuşmuştur:

"Dünyanın neresinde olursa olsun devletimizin onu ele geçireceğini söylemiştik. Bu devlet sözünü yerine getirdi, şehit analarına verilen sözü yerine getirdi."

Öcalan'ın Yargılanması (1999)

Öcalan'ın yargılanması PKK olgusunun Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından tanımlanması açısından önemlidir. Öcalan 29 Haziran 1999 tarihinde askeri mahkemede yerine Türk Ceza Kanunu'nun 125'inci maddesinden yargılanır. Bu davada Öcalan:

  • T.C. vatandaşı olduğunu,
  • Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve onun ceza kanununu tanıdığını ve
  • Savunmasının hukuki değil siyasi olacağını belirtir.

Bu üç kabul Öcalan'ın faaliyetlerinin temelde suç olduğunu kabul ettiğinin en açık ifadesidir.

PKK'nin Feshi (1999-2002)

Öcalan, 1 Ağustos 1999'da ateşkesin sürdürülmesini ve silahlı güçlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti Sınırları'nın dışına çekilerek, sembolik barış gruplarının iyi niyetin bir göstergesi olarak Türkiye Cumhuriyetine gelmelerini ister. Ardından, örgüt tarafından PKK'nın silahlı güçleri sınırların dışına çekilerek, biri dağdan biri de Avrupa'dan olmak üzere iki barış grubu gönderilir.

PKK, 2002'de kendisini fesheder ve yerine Kürdistan Demokratik ve Özgürlük Kongresi KADEK'i kurar. KADEK de AB Terör Örgütleri Listesi'nde yer almaktadır.

Öcalan'ın destekçiler (2003, Londra)

Şemdinli olayları

PKK'yı protest edenler (2007, Kadıköy, İstanbul)

Kuzey Irak Kampları

PKK Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeterli halk desteğini alamadığından ve güvenlik güçleri karşısında 20.000'den fazla kayıp verdiğinden sınır ötesine yerleşmeye çalışmıştır. Uzun süre Suriye'de kaldıysa da, bu hem yeterli olmamış, hem de 1998'den sonra burada da barınma imkânı kalmamıştır. Körfez Savaşı'ndan sonra oluşan güç boşluğundan yararlanan PKK 1990'ların başında Kuzey Irak'a yerleşmiştir. Irak Savaşı (2003) ise PKK'ya daha geniş bir güç boşluğu sağlamış ve Kandil Dağı ve çevresine yerleşmiştir. Bu bölgede 10'dan fazla PKK kampı vardır. ABD, Irak'ı işgal ederken bu kampları ortadan kaldırma sözü vermiş, Bağdat Yönetimi ve yerel Kürt yönetimi de PKK faaliyetlerine izin vermeyeceklerini açıklamışlardır. Ne var ki zaman içinde Her üçü de PKK'yı bu bölgeden sökmeye güçlerinin yetmediğini ima etmişlerdir. Özellikle Barzani ve adamları ise PKK faaliyetlerine göz yummanın ötesinde silah da sağlamışlardır. Irak Ordusu'nun silahları PKK'lıların eline geçerken, bu silahlar sayesinde Türkiye'deki eylemleri artmıştır.

2006 yılının Temmuz ayında PKK Türk Büyükelçiliği'nin sadece 500 metre ilerisine Öcalan Kültür Merkezi adı altında bir propaganda ofisi açmıştır. Türkiye buranın kapatılması için nota verirken, ABD'lilerin ilk açıklaması "Biz böyle bir merkez görmedik" şeklinde olmuştur.

Temmuz 2006'da Türkiye'nin ABD'ye PKK kampları konusundaki tepkileri zirveye çıkmıştır. Başbakan Tayyip Erdoğan gerekirse sınır ötesi operasyonun tek taraflı olarak yapılacağını ilan etmiştir. Bu tepki bir haftada PKK terörüne verilen ölü sayısının 15'e ulaşması ile oluşmuştur. Bu uyarı Dışişleri ve diğer kanallardan da tekrarlanmıştır[28].

Bu sert tepkiler üzerine ABD Başkanı George W. Bush ve Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'dan PKK'ya karşı gerekenin yapılacağı sözü geldi.

30 Haziran 2007 tarihinde örgütün kamplarından kaçan biri kadın 4 kişi, Şırnak ilinin Silopi ilçesinde güvenlik güçlerine sığınarak pek çok itirafta bulundu. İtirafçılar, Türkiye Cumhuriyeti'nin düzenleyeceği sınırötesi operasyon söylentilerinin PKK mensupları arasında korku yarattığını belirtti. [29] Basın mensuplarına da açıklama yapmalarına izin veirlen itirafçılar şu açıklamalarda bulundular:

"Biz terör örgütüne kandırılarak katıldık. Örgütte yaşananlar karşısında gerçekleri gördük. Bize, teslim olursanız Türkiye'de kötü muameleyle karşılaşırsınız denildi. Ancak biz buna rağmen gelip güvenlik güçlerine teslim olduk. Bize söylenenlerin hiçbirinin doğru olmadığını gördük. Burada hiçbir kötü muameleye maruz kalmadık. Bizim gibi yüzlerce örgüt üyesi var. Eğer onlara bir güvence verilirse inanıyoruz ki hepsi gelip teslim olur. Son günlerde sınır ötesi operasyon söylentileri örgüt içinde korkuya neden oldu. Bütün kamplar boşaltıldı.[29]

Teslim olmak için Habur Sınır Kapısı'nı kullanan itirafçılar, örgütün uzaktan kumandalı mayınlarla gerçekleştirdiği eylemler için gerekli teçhizatı Kuzey Irak'tan temin ettiğini söylediler. [29] Kandil Dağı'ndaki kamplara 2 ABD zırhlısının silah getirdiğini öne sürerek ajan olmakla suçlandıklarına ilişkin baskılara dayanamadıklarını ve bu nedenle de teslim olduklarını, bazı arkadaşlarının ise intihar ettiğini söylediler. [29]

Çocuk Militanlar

Irak Türkmen Cephesine göre, son yıllarda yaşanan silahlı mücadeledeki başarısızlıklar sonucunda PKK ciddi bir eleman sıkıntısı yaşadı ve bunun sonucu olarak silah altına aldığı kişilerin yaşı 10-11'e kadar düştü. Alınan çocukların büyük kısmı ise 14-15 yaş civarında kızlardan oluşuyor.[30]

 

Etkileri

Bölgelere göre Kürdistan İşçi partisi'nin eylemleri[31][32]
Hedef Aktivite Kategorisi Türkiye Kuzey
Irak
Batı
Avrupa
Hükümet Gösteri/Protesto[31] Yes Yes Yes
İsyan[31] Yes   Yes
Adam kaçırma[31] Yes   Yes
Suikast[31] Yes Yes  
Sabotaj[31] Yes    
Kimyasal savaş[33] Yes    
Bombalı
saldırı[31]
Posta/Tren/Elektrik Yes    
Polis Yes    
Karakol Yes    
Silahlı
saldırılar[31]
Ordu Yes Yes  
Polis Yes    
Köy korucuları Yes    
Sivil Adam kaçırma[31] Yes    
Suikast[31] Yes Yes  
Bombalı
saldırı
Köy Yes Yes  
Turistik tesis[31] Yes    
Ticari birimler[31] Yes    
Organize suç Haraç[34] Yes   Yes
Uyuşturucu kaçakçılığı[35] Transit Transit Varış
İnsan kaçakçılığı[35] Başlangıç yeri Başlangıç yeri  
Yıl Toplam K E Doğu Anadolu Ege Karadeniz İç Anadolu Marmara Akdeniz
1970 43.8 58.2 29.7            
1975 36.3 49.5 23.8          
1980 32.5 45.3 20.0          
1985 22.6 31.8 13.5 44.0 18.6 24.7 18.3 14.2 22.1
1990 19.5 28.0 11.2            
1995 12.7 19.4 6.1          
Okuma-Yazma bilmeyenlerin oranı

 

Yıl Toplam Mardin Batman Erzurum Tunceli Diyarbakır Bitlis Bingöl Şanlıurfa Siirt Muş Van Elazığ Şırnak Ağrı Tokat
1988 19 4 3   12                      
1989 4                              
1990 10       4                      
1991 4     2 2                      
1992 24                              
1993 51 1     12 24 5 4 2 1 1 1        
1994 31 4 4 4 10 5   1         1 1 1  
1995 7 2 1     2               1   1
1996 8                              
Toplam 158 İller bağlamında yıllara göre öğretmen kayıpları

PKK en az 30.000 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ve yüzlerce askerin ölümüne sebep olmuştur.[1]

Ekonomik

Köy boşaltmaları ve göç

1995'te Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre Batman'da 37 köy, 54 mezra, Bingöl'de 150 köy, 194 mezra, Bitlis'te 76 köy, 95 mezra, Diyarbakır'da 115 köy, 196 mezra, Hakkari'de 38 köy, 93 mezra, Tunceli'de 154 köy, 657 mezra, Şırnak'ta 96 köy, 110 mezra olmak üzere bölge genelinde 982 köy ve 1.674 mezranın boşaltılmış ve toplam 49.593 aile ve 310.921 kişinin göç etmiştir. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)'na göre 3.500 civarında, İnsan Hakları Derneği (İHD)'ne göre 3.246, Göç Edenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (GÖÇ-DER)'ne göre 4.500, Türkiye Büyük Millet Meclisi Göç Araştırma Komisyonu'na göre 2.663 köy ve mezra boşaltılmış ya da yakılmıştır.[36]

 

İdari/Hukuk

Türkiye siyasi yapısı 1980'li yıllarda 1970'li yılları son yarısını arkasında bırakarak toparlanma dönemini yaşama izlenimini verirken bu karmaşık dönemden uzanıp gelen kadrosuyla PKK Türkiye'nin önünü tıkamaya çalışmıştır. PKK 1970'lerde kazandıkları beceriler ve Filistin/Suriye/Yunan/Ermeni becerilerini bünyesine katarak sağlam bir yapıyla ortaya çıkmıştır. Tabanını çok daha belirginleştirmiş; yurt dışı bağlantılarını sağlam temeller üzerine oturtmuş; söylemini yerel olgulardan çok milletler arası olgularla doldurmuş; en önemlisi desteğini Türkiye devletinin ulaşamayacağı yerlerden ve uyuşturucudan elde etmeye başlamıştır.[kaynak belirtilmeli]

PKK, devletler arası bir yapıya geçmiştir. PKK'nın sorunun kaynakları dışarıya taşıyarak yapılanması Türkiye devletinin daha önceki ayaklanmalarda uyguladığı bölgeye yönelik problemi çözme yollarını tıkamıştır. 1930'lardaki toprak reformunun bu bölgeye uzanamaması (Adana'ndan öteye geçmemesi) devletin ağaları mutlu etmek zorunda kalmasının bir uzantısıdır. PKK sorun güneydoğu sorunu olmaktan çıkartmış ve bölge halkının olaylara olan etkisi azalmıştır.[kaynak belirtilmeli]

Terörle Mücadele Kanunu (1991)

Vikikaynak'ta, Terörle Mücadele Kanunu ile ilgili metin bulabilirsiniz.

Terörle Mücadele Kanunu, terörizm tanıma uyan olgulara karşı devletin duruşunu ve baş etme metotlarını belirlemektedir. Türkiye genel tanımıyla terörizmi aşağıdaki gibi tanımlamıştır;

Belli bir kanuna bağlı olmadan insanlar veya mülklere yönelik olarak devleti, milleti veya belli bir yapıyı sindirmek amacıyla politik veya sosyal amaçlar elde etme yöntemi.

Terörizm yasasının bir kolu olarak algılanan terörden zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi TBMM'de 17 Temmuz 2004'te kabul edilen 5233 sayılı yasa ile gerçekleşmektedir. 31 Mart 2005 tarihi itibariyle her ilde kurulan tazminat komisyonlarına 69 bin 832 başvuru yapıldı.[kaynak belirtilmeli] Bunlardan sadece bin 595'i, yaklaşık beşte biri sonuçlandı[kaynak belirtilmeli] .

Bu sonuçlanan davalar toplam başvurunun yaklaşık yüzde ikisi yerinde görüldü ve tazminat ödenmesine karar verildi.[kaynak belirtilmeli]

 

 

       

    
Google
belgebilgi.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol